Anasayfa     Günün Haberleri     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  29 Mart 2024

   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   Z KUŞAĞI..!!!   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   CANPOLAT KIRSALA DEVAM DEDİ   CAMPOLAT Kırsalı İhmal Etmiyor   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI  



Site İçi Arama

Röportaj

AKTÜRK-DEMİR RÖPORTAJI

 Tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkartacağız.RÖPORTAJ: MÜSLÜM AKTÜRK

Anket

URFASPOR KÜME DÜŞER Mİ?
EVET
HAYIR
FİKRİM YOK

Günün Manşetleri

Günün Fotoğrafı

Önemli Linkler

Hava Durumu

RAMAZAN”I YAŞAMAK..

 

Aramızdan kaç kişi çıkar; o günleri yaşayan ve hatırlayan?


O günler dediğimiz, fazla eski değil; 40-50 ve hatta 60 sene öncesinin ramazanları..
İlla bir tarih vermek gerekirse; 1940’lı, 50’li ve 60’lı yıllar…


İstanbul, Ankara, İzmir ve daha birkaç büyük merkezin dışında kalan şehirlerimizde kent içi ulaşımın çoğunlukla yaya olarak yapıldığı, binek hayvanlarının, yaylı arabaların; özellikle de maroken koltuklu aynalı körüklü faytonların, “velespit/felospit” de denilen bisikletlerin nadirattan sayıldığı, motorlu taşıtların sadece makam ya da servet sahibi kişilerde bulunduğu günleri kaçımız yad eder gönül sazı titreyerek
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunu andiron imparatorluk bakiyesi nüfusumuzun; Türkü, Kürdü, Araba, Lazı, Çerkezi, Rumu, Ermenisi, Yahudisi, Müslimi ve gayrımüslimi ile; bir arada dayanışma içinde dostça, hür ve insanca yaşadığı; Ramazan ayını islamın tarif ve tavsiye ettiği şekilde geçirdiği güzel yıllara ait unutulmaz hatıralar, kaçımızın hafıza defterinde silinmeden durmaktadır?

Güzel yurdumun güzel insanlarının musikiyi ve müzikle birlikte hayata, geçmişe ve geleceğe dair bir çok bilgiyi; yurdumuzda, bölgemizde ve dünyada olup biten hemen herşeyi “1450 Mhz'den yayın yapan Uzun Dalga Ankara Radyosu”dan dinlediği; sinemaların, şehir ve kasabalarda yaşayan nüfusumuzun büyük çoğunluğunun en pahalı eğlencesi olduğu günleri ve geceleri hangimizi unutmamış, unutamamıştır hala?
Ninelerimizin, annelerimizin ve hatta ablalarımızın kabul günlerini yaşayan; babalarımızın sıra gecelerini, dağ yatılarını, sahrelerini, kır eğlencelerini ve cami avlularında koyulaştırdıkları sohbetlerini yaşayan kaç kişi varız hayatta?..


Ya o ramazanların Asr-ı saadet Ramazanlarını andırırcasına vecd/coşku ile yaşandığı; oruç ve sair ibadetlerin gereklerinin gösterişten uzak, huşu içinde yerine getirildiği iklimi yaşayıp da özlemeyen var mıdır acep?
Bu fakir o coşkuyu ziyadesiyle yaşadı.

O günlerde, şimdiki gibi şehrin en büyük meydanına iftar sofraları açan belediyeler yoktu; hayırseverler yardımlarını “bir elin verdiğini öbür el görmeyecek” şekilde dağıtırlardı muhtaçlara. “Evimizde pişen” iftar yemeğinden “komşuya düşen”I, kapaklı bakır sahanlara adilane paylaştırıp iftar saatine çeyrek kala caddeler-sokaklar tenhalaştığında, yoksul-zengin ayırımı yapmadan en az yedi komşuya ulaştırmak en büyük ramazan eğlencesiydi o günlerin çocukları için.

O günlerde şimdiki gibi, “karton kutulara doldurulan 5-10 kilo temel gıda maddesini kapı kapı dolaşarak dağıtmak pek görülür şey değildi, büyük ayıp ve günah sayılırdı. Hele de fıtratında gizli olması icab eden infak eylemlerini, kıçına taktığı muhabirler eliyle haber haline getirtip dönemin iletişim araçları vasıtasıyla geniş kitlelere duyurmak gibi görgüsüzlere kolay kolay makam mevki verilmezdi. Böyleleri değil ‘şehremini” yapılmak, şehirlere dahi sokulmazlardı.

Çok şükür ki aile büyüğümüzün; babamızın veya dedemizin ve hatta hanım ninelerimizin, iftar saatlerinde sokak kapısında veya evimize yakın köşe başlarında durup, iftara yetişmek için koşuşturan insanları “buyur komşu, Allah ne verdiyse, orucu birlikte açalım” ve benzeri nazik davet cümleleriyle soframıza misafir ettiği günlere ve insanlara yetiştik.
Büyükbabamızın veya bir başka büyüğümüzün; iftar sofrasında misafir ağırlayamadığı akşamlar nasıl üzüldüklerini nasıl da için için ağladıklarını ve ne denli ipil ipil gözyaşı döktüklerini görmek nasip oldu bize, hamd olsun!.

Ne mutlu bize ki dedemizin, babamızın veya bir başka aile büyüğümüzün; misafirsiz iftar sofrasının başında gözlerinden alevler saçarak; “..soframızda helal kazançla alınmamış birşeyler var, yoksa niye bir misafir gelmesin, niye kapımızı çalan olmasın?” diyerek kendilerini sorguladıklarına tanık olduk.

Kapı kapı dolaşıp birer sahan “komşu hakkı” ya da “göz payı” diyerek ve bilerek infak etmenin anlatılmaz hazzını kaçımız yaşadı, kaçımız tattık onlarca ramazan boyunca.
Elhamdülillah ki 70’li yılların sonlarına kadar ramazanı ramazan gibi yaşadık. Ya sonra?.. Bir başka gün onu da anlatırız inşaallah.

Ekleme Tarihi: 29 Haziran 2015 08:48

Yazarın Diğer Yazıları İçin

Yorum Ekle

Yazdır

Flash Haber

URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI

 Taşı toprağı altın değil tarih olan kadim şehir Şanlıurfa'da, uzun yıllardır atıl durumda olan ve kente çirkin bir görüntü veren Hacı Kamil Konağı restore edilerek turizme kazandırıldı.

Köşe Yazarları

Ali ÇİZMECİOĞLU

 

İmam Hüseyin SAVAŞ

 

Op.Dr.Yusuf Vehbi OCAK

 

Mustafa ARISÜT

 

Osman Ataman BİNER

 

Hüseyin GÜZEL

 

Ayten DOĞAN

 

Metin ŞENAY

 

Mehmet CANBEYLİ

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

Anasayfa     Günün Haberleri     Sitene Ekle     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  29 Mart 2024