Anasayfa     Günün Haberleri     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  24 Nisan 2024

   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   Z KUŞAĞI..!!!   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   CANPOLAT KIRSALA DEVAM DEDİ   CAMPOLAT Kırsalı İhmal Etmiyor   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI  



Site İçi Arama

Röportaj

AKTÜRK-DEMİR RÖPORTAJI

 Tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkartacağız.RÖPORTAJ: MÜSLÜM AKTÜRK

Anket

URFASPOR KÜME DÜŞER Mİ?
EVET
HAYIR
FİKRİM YOK

Günün Manşetleri

Günün Fotoğrafı

Önemli Linkler

Hava Durumu

OSMANLICA..!

 

OSMANLICA..!

Son 'Eğitim şurası' kararları nedeniyle, Osmanlıca eğitimi konusu gündeme alınarak Türk kamu oyunu günlerce meşgul edecek bir mevzu yaratılmış oldu.Ciddi ekonomik,siyasi ve uluslararası sorunlarla iyice sıkışmış olan siyaset, siyasetçi ve sade vatandaş için bir süreliğine farklı bir konu,zaman ve zemin yaratılmış oldu.

Her konuda olduğu üzere bu konuda da üstüne vazife olan olmayan konuya müdahil olarak aklına geleni söylemeye başladı.Yine her zaman olduğu üzere tartışmacılar iki ana gruba ayrılarak RTE'ciler ve RTE'ye karşı olanlar (mutad ) safında yer alıp,tartışmayı bu zeminde sürdürmeye devam ettiler.Hal böyle olunca kimse kimseden bir şey anlamadı;kimse tartışma öncesi bilgi birikimine bir tek kelime ilave edemeden , bir karar varamadan; 'Osmanlıca'konusu ,14 aralık operasyonu ile tarihin tozlu raflarına havale edildi.Gerçi sayın cumhurbaşkanı; 'isteseler de istemeseler de Osmanlıca eğitimi yapılacaktır' diyerek bilinen demokratik! tavrını ortaya koyarak siyaseten ve yasal olarak son sözü söylemişti.

Eğitim Şûraları, Türk Eğitim Tarihi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın ve Türk Millî Eğitim Sistemi’nin en yüksek danışma organıdır. Şûraların ,Millî Eğitimle ilgili politikaların çizilmesinde, yol gösterici rolü vardır.Şûraların bir ön adımı olarak, 16 Temmuz 1921’de, Mustafa Kemal’in başkanlığında Ankara’da “Maarif Kongresi” düzenlenmiştir. 1933’te çıkarılan “2287 sayılı Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun”la Millî Eğitim Şûraları’nın yasal dayanağı oluşturulmuştur. Şûra yönetmeliğinde de zaman içerisinde değişikliklerin yapıldığı görülmektedir. En son olarak 8 Eylül 1995 Tarihli ‘Millî Eğitim şurası yönetmeliği' yayınlanmıştır.Şura Bakanın daveti ile 4 yılda bir toplanır, aldığı kararlar milli eğitim bakanlığına tavsiye niteliğindedir.

Tavsiye niteliğinde olan; belki de uygulanma safhasına bile gelmeyecek bir konunun, bu denli kavram kargaşaları içerisinde tartışılması üzerine demokratik ve sınırsız konuşma özgürlüğüne sahip bir ülkede! benim de bu konuda bir şeyler söyleme hakkım olduğunu düşündüğümden bu satırları kaleme aldım.

Değişmeyen bir taktik var. Medyada, hemen her hafta yeniden yandaş ve karşıt sayımı yapılıyor. Her hafta yeni bir konu başlığı altında iktidar yandaşı ve karşıtı yazarların, yorumcuların pozisyonlarını bir kez daha ilan etmeleri sağlanıyor. Saflar sıkılaştırılırken diğerlerinin ne düşündüklerini anlamanın, mümkün ve önemli olmadığı bir ortam yaratılıyor. Böylece de hiçbir mesele kendi dinamikleri, boyutları, niteliği içinde tartışılmadan sürekli bir kutuplaşma ve kimlik siyasetini güçlendirme amacıyla konuşuluyor. Bağnazlık derecesine varmış bu tutuculuk; belki de farklı düşünen bir insanın, siyasi cenahına ters düşmekten korkmasıyla, farklı düşüncelerini açıklamalarına engel oluyor. Ülkenin bir çok sosyal çevresi ve birçok eksende farklılıkları var. Bu farklı siyasi görüş sahiplerinin farklı değer setleri var. Alışılmış ve patolojik derecede içselleştirilmiş bu kötü,tutucu siyaset zemini ,siyaset tarzı ve tartışma şekli; “benim değer yargım en doğrusu, sen buna uy” zorlamasıyla yürüyor. Her siyaset kendi değer setini ötekilere kabul ettirmeye ve dayatmaya çalışıyor.

Fikirlerin çatışmasından yeni ufuklar ve görüşler ortaya çıkacağına; son kertede herkes kendi siyasi meşrebine göre seslendirmek zorunda olduğu fikirleri konuşup duruyor.

Son tartışmalarda önerilenlerden, çok daha kapsamlı bir eğitim reformuna ihtiyacımız olduğu açık. Hangi uluslararası standartla karşılaştırırsanız karşılaştırın;on iki yıllık tek parti iktidarına rağmen çok sık değiştirilen milli eğitim bakanları ve bu nedenle, her gelenle sil baştan oluşturulan politikalarla eğitim sisteminin kalitesi ve sonuçları ortada.

Osmanlıca öğretilmelidir, isteyen de öğrenebilmelidir. Eğitim sorunumuza Osmanlıcadan daha geniş açıdan baktığımızda; tarih derslerinin değişmesi, tarih bilincinin geliştirilmesi gibi başka bir boyutu da var. Her siyasal zümrenin farklı tarih,kültür ve eğitim anlayışı olduğu için kimilerinin tarihi 1923’ten, kimilerinin ki de 1071!den başlıyor.Böyle olunca da herkesin değer yargısı ve önem sırası farklı oluyor. Bu nedenle tartışmalarda;fen bilimlerinde, matematikte, bilgisayar , edebiyat, tarih ve coğrafya konularında eğitim, muhakeme yeteneğini kazandırmak, öğretmenlerin niteliklerini geliştirmek;İlk öğretimden üniversitelerimize kadar eğitim kalitemizi yükseltmek için hiçbir konuda hiç bir öneri yok. Böyle olunca da sadece

Osmanlıca tartışılıyorsa; içerik kadar niyetin tartışılması da baş şart oluyor.Böyle olunca da bazısı için olmazsa olmaz bir konu diğeri için önemsiz olabiliyor. Halbuki bu topraklarda beş bin yıllık tarihin yaşananları, savaşları, barışları,mücadeleleri ve Osmanlıca dahil tüm dilleri de bizim sorunumuz olmalı ve ilgi alanımıza girmelidir.Oysa o kadar eksantrik tavsiyeler ve öneriler ortaya çıktı ki sorunlarımızın temel çözümünün bu ülkede yaşayan herkese Kürtçe öğretmekle çözüleceğini yazan aklı evveller bile fikir bildirdiler. Tarih eğitimini de, dil eğitimini de tekçi devlet ideolojisiyle değil, toplumun çoğulculuğunu dikkate alarak tasarlamak ve planlamak gerekmektedir.Dil eğitimi ciddi bir konudur. Cumhuriyet dönemi boyunca( yaklaşık yüz yıldır) orta öğretimde zorunlu olan yabancı dil eğitimine rağmen seksen milyon insanımızın bu eğitimden sağladıkları fayda ve geldikleri seviye ortada.Bir Irak,bir Suriye bile bu noktada bizden daha başarılı olmuştur.

Sorunun makul ve mantıklı çözüm yolu ise tüm bu farklılıkların bir arada yaşayabileceği ortak yaşamın kurallarını yeniden tanımlayabilmekten geçmektedir.Birbirimize, kendimizin tercihlerini dayatmaya değil ; yeniden “biz” olabilmeye ve yeni bir mutabakat üretmeye ihtiyacımız var. Bu süreç çoğunluk ya da güç üzerinden değil tüm farklılıkların konuya dahil olmasıyla, birbirine asgari saygıyı göstermesi ile başarıya ulaşabilir.Başta dil olmak üzere yaşama ve kültüre dair her şey; serbestçe kullanılma ve yaşama şansı bulabilirse; zaman zaten kendi seçimini yapacak, kullanılan benimsenen yaşayacak,diğerleri elimine olacaktır.

Ekleme Tarihi: 15 Aralık 2014 11:15

Yazarın Diğer Yazıları İçin

Yorum Ekle

Yazdır

Yorumlar

Bu Habere Toplam 1 Yorum Eklenmiştir.

OBJEKTİF BAKIŞ Osman Ataman BİNER

Konuyla ilgili okuduğum objektif bir bakışla yazılmış nadir yazılardan biri.Özellikle belirttiğiniz mutad karşıtlık zihniyeti devreye girmese sanırım birçok problemimiz daha kolay çözülür.
02/01/2015 11:29

Flash Haber

URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI

 Taşı toprağı altın değil tarih olan kadim şehir Şanlıurfa'da, uzun yıllardır atıl durumda olan ve kente çirkin bir görüntü veren Hacı Kamil Konağı restore edilerek turizme kazandırıldı.

Köşe Yazarları

Ali ÇİZMECİOĞLU

 

İmam Hüseyin SAVAŞ

 

Op.Dr.Yusuf Vehbi OCAK

 

Mustafa ARISÜT

 

Osman Ataman BİNER

 

Hüseyin GÜZEL

 

Ayten DOĞAN

 

Metin ŞENAY

 

Mehmet CANBEYLİ

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

Anasayfa     Günün Haberleri     Sitene Ekle     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  24 Nisan 2024