Anasayfa     Günün Haberleri     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  29 Mart 2024

   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   Z KUŞAĞI..!!!   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   CANPOLAT KIRSALA DEVAM DEDİ   CAMPOLAT Kırsalı İhmal Etmiyor   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI  



Site İçi Arama

Röportaj

AKTÜRK-DEMİR RÖPORTAJI

 Tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkartacağız.RÖPORTAJ: MÜSLÜM AKTÜRK

Anket

URFASPOR KÜME DÜŞER Mİ?
EVET
HAYIR
FİKRİM YOK

Günün Manşetleri

Günün Fotoğrafı

Önemli Linkler

Hava Durumu

SİNEMANIN ABDO BEGİ…

 

SİNEMANIN ABDO BEGİ…


Ölümünden iki gün once hastanede ziyaretine gittim.

Nefes alıp vermekte zorlanıyordu; hani deyim yerindeyse göğüs kafesi demirci körüğü gibi bir genişleyip bir daralıyordu.

Aklıma gelen bütün ortak dostlarımızın isimlerini sıralayarak selamlarını ilettim kendisine; söylediğim isimleri duydukça dumanlı gözleri daha bir ışıldadı, daha bir canlandı sanki.

Önce babamı sordu; “mektep arkadaşım, nasıl? Yanında mı?” diye.

Sonra; “efe nasıl, iyimi” diyerek sözü sevgili dostum Berker İnanoğlu’ya getirdi.

“-Sen nasılsın amca?” diye bir cümlecik sıkıştırdım araya.

“-Nasıl olayım yeğen!.. Bize yol görünüyor.. jübilemi yapacaklar galiba” dedi kesik kesik kelimelerle.

“Jübilemi yapacaklar” diyen adam, 40 yıllık sanat hayatında; 175 sinema filminde ve 50 civarında televizyon dizisinde oyuncu olarak rol almıştı.. 12 sinema filmine yapımcı, 18 sinema filmine senarist ve 20 yapıma da yönetmen olarak imza atmış ulu bir çınardı.

27 Ocak 1920’de merhaba dediği dünyaya, bu görüşmemizden 40 saat kadar sonra arkasından hoş bir sada bırakarak 30 Temmuz 1990’ın son saatlerine doğru veda etti.

***

“Bize yol görünüyor.. jübilemi yapacaklar galiba” diyen Adam, Tevfik Çavdar’ın, “dumanlı bakışlı mecnun” olarak andığı Hüseyin Peyda idi…

Urfalı sanatçılar arasında en karizmatik olan, adam gibi adam değil, haza adamdı.

Ekmeğin karne ile satıldığı; gazın, şekerin, benzinin ve çayın karaborsaya düştüğü 40’lı yılların en karanlık günlerinde göçüp gelmişti İstanbul’a. Hem de Urfa gibi gözden ve gönülden ırak düşmüş küçücük bir güneydoğu şehrinden Osmanlı’nın payitahtına gelip yerleşti. Edebiyat Fakültesi’nde felsefe okumuştu birkaç yıl. Ne var ki diplomasını alamasına az bir zaman kala, ekmek kavgasına atılmak zorunda kalmıştı.

İlk olarak Bab-ı ali’nin aç kurtlarına “sofraya bir tabak daha koyun, ben de varım” diye seslenmişti Türkoğlu adıyla çıkardığı aylık dergi ile. Ne var ki

ömrü uzun olmadı, tutunamamış, duramamıştı aç kurtların ve çakalların arasında.

1950’nin ilkbaharında, tiyatrocuların tekelindeki sinema dünyasına girmişti emin adımlarla. Kanlı Feryat.. ve Söyleyin Anama Ağlamasın derken üçüncü filmiyle yıldızlara çevirdmişti bakışlarını.

Mezarımı Taştan Oyun ile bileğinin, yüreğinin, sanatının ve sanatçılığının hakkını almayı başarmıştı ziyadesiyle.

İlk filmi Söyleyin Anama Ağlamasın’ın jenerik ve afişlerine; yapımcı-yönetmen Hüseyin Örmen; Senarist, Hüseyin Dedehayır ve aktör Hüseyin Peyda diye yazdırmıştı adını. İstanbul dışında çekilen ilk filmler arasında ilk sıralarda yer alan Söyleyin Anama Ağlamasın ile beyazperdeye yeni bir oyuncu kazandırmanın yanı sıra yepyeni bir soluk ve alışılagelmişin dışında bir sinema anlayışının da oluşmasına öncülük etmişti.

Muhsin Ertuğrul fırtınasıyla yelkenlerini dolduran Dar ül Bedayi sanatçılarının yıllardır senarist, yönetmen ve oyuncu olarak parselledikleri Yeşilçam’a girişinden bir yıl kadar sonra zirveye oturmuştu.

Karizmatik tipi ve abartısız oyunu ile bir anda Anadolu insanının idolü haline gelen Hüseyin Peyda, sağlam senaryo yazarlığı ve yalın yönetim diliyle de eleştirmenlerden tam not almıştı bu ilk üç filmiyle.

Mezarımı Taştan Oyun filmi, o güne kadar yabancısı olduğu karton kahramanların serüvenlerine alkış tutan ya da gözyaşı döken Anadolu insanından çok yoğun ilgi görmüştü.

Öyle ki Mezarımı Taştan Oyun’daki Abdo Beg ismi ve tiplemesi Hüseyin Peyda ile özdeşleşmişti kısa sürede. İstanbul’un en gözde eğlence merkezi olarak kabul edilen Beyoğlu’nun en muhteşem sinema salonlarında aylarca kapalı gişe gösterimde kalan film, inanılması güç hasılat elde etmişti.

Mezarımı Taştan Oyun Hüseyin Peyda ile birlikte Atıf Yılmaz gibi tiyatro dışından gelen genç yönetmenlerin de önünü açmıştı. Yeşilçam’ın en ünlü yapımcıları, Türkiye’nin İstanbul’dan ibaret olmadığını geç de olsa yine bu filmle farkedebilmişlerdi.

Sinema tarihçileri ve eleştirmenler; Hüseyin Peyda’nın “Mezarımı Taştan Oyun” filminin, elde kesin rakamlar olmamakla birlikte, Türk Sinema Tarihinde en fazla seyirci toplayan yerli yapımı olduğu görüşünde birleşmişlerdi.

Bu gerçeği filmin yapım ekibinde görev alan Peyda’nın yakın dostlarından Hüseyin Mısır da doğrulamış ve Akçakale’de yaptığımız bir görüşme sırasında, o günlere dair anılarını:

“Biz sinemaları kiraladık.Hal böyle olunca, neredeyse bir ay ve her gece kiraladığımız ıstanbul sinemalarını iki koldan dolaşır, kesilen bilet koçanlarını ve elde edilen hasılatı şeker çuvallarına doldurur, bir arabanın bağajına atar ve Hüseyin Peyda’nın evinde buluşurduk” sözleriyle anlatmıştı.

Benzer bir anektodu Mustafa Dişli’den de dinledmiştim bir kaç kere. Kendisine özgü esprili üslubuyla; “kağıt para saymaktan parmaklarımın uçları nasır tuttu. Para çuvallarını taşımaktan belim fırk/fıtık oldu” der kahkahayı basar ve mutlaka “hey gidi günler hey” diye de hayıflanırdı.

Kabul etmek gerekir ki Hüseyin Peyda, Yeşilçam Sineması’nı devrim sayılabilecek yeniliklerle tanıştırıp buluşturdu. Beyazperdeyi sahne ile birlikte götürmeye çalışan tiyatrocuların derme-çatma platolara sıkıştırdıkları film setlerini gerçek mekanlara ve İstanbul dışına taşıyan ilk yapımcı olarak Türk Sinema tarihine yazdırdı adını.

1952’de yapımcı ve oyuncu olarak imza attığı Kubilay filmi ile, o güne kadar basit aşk hikayeleri ve tercüme komediler arasında sıkışıp kalan senarist, yapımcı ve yönetmenlerin bakışlarını Türk tarihine çevirmelerine de öncülük etmiş oldu.

1953’te Bu Nasıl Aşk isimli yapımla seyirci karşısına çıkan Peyda, bu eserinde de sinemamızı ve sinemacılarımıza önemli ilklerle tanıştırdı. Hikayenin aynı kadına aşık iki uc kahramanını; Şeyh Fadıl bin Cafer ve Ahmet Bican tiplimelerini başarıyla canlandırarak, aynı filmde iki başrolü birden oynayan ilk aktörümüz oldu. Film o güne kadar küçük birkaç rolle kamera karşısına geçen Muhterem Nur’a da şöhretin yolunu açtı.

Vefatından tam 24 sene sonra baktığımızda;

Hüseyin Peyda sinemayı çok seviyordu…

Mesleğinin aşığı, kara sevdalısıydı…

Beyazperdeden kazandığını yine beyaz perdeye yatırmıştı.

Acı ama gerçek olan bir başka husus ise; en büyük vefasızlığı ve saygısızlığı yeni yetme Urfalı jönlerden görmüştü.

Ekleme Tarihi: 30 Temmuz 2014 18:14

Yazarın Diğer Yazıları İçin

Yorum Ekle

Yazdır

Flash Haber

URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI

 Taşı toprağı altın değil tarih olan kadim şehir Şanlıurfa'da, uzun yıllardır atıl durumda olan ve kente çirkin bir görüntü veren Hacı Kamil Konağı restore edilerek turizme kazandırıldı.

Köşe Yazarları

Ali ÇİZMECİOĞLU

 

İmam Hüseyin SAVAŞ

 

Op.Dr.Yusuf Vehbi OCAK

 

Mustafa ARISÜT

 

Osman Ataman BİNER

 

Hüseyin GÜZEL

 

Ayten DOĞAN

 

Metin ŞENAY

 

Mehmet CANBEYLİ

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

Anasayfa     Günün Haberleri     Sitene Ekle     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  29 Mart 2024