12 Kasım 2018 09:43

ATATÜRK’Ü ANLAMAK

ATATÜRK’Ü ANLAMAK



10 Kasım günü Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 80. yıldönümünde düzenlenen çeşitli törenlerle anmaya çalıştık.

Çalıştık diyorum, çünkü yeterince görevimizi yapamadık. Ne Cuma hutbesinde Atatürk adını andık ne de tv kanallarında yeterince Atatürk’ü anlatabildik. Bu yetmezmiş gibi Diyanet İşleri Başkanının ,“İstiklal savaşını keşke Yunan kazansaydı” diyen Türk düşmanı Kadir Mısıroğlu’nun ziyaretine gitmesi 10 Kasıma apayrı bir gölge düşürmüştür.

O büyük dehaya bu kin, bu husumet, bu düşmanlık niye?

Oysa biliyoruz ki o büyük deha yıkılan bir imparatorluğun külleri arasında genç bir devlet kurmuş, Cumhuriyeti ilan etmiş, demokratik, laik, çağdaş, bir Türkiye’nin temellerini atmış, ortaya koyduğu ilke ve devrimleriyle geleceğimize ışık tutmuş, muasır medeniyeti bizlere hedef göstererek aramızdan ayrılmıştır.

Din konusunda ise dinimize karşı hiçbir zaman kayıtsız kalmamış dinimize gereken önemi vermiş, dinimizi kendi menfur emellerine alet etmek isteyenlere karşı da cephe almıştır.

Atatürk’ü anlamadan Atatürk’e düşman olanlara soruyoruz;

Balıkesir Paşa camiinde bizzat hutbe veren, her ramazan ayında hutbeler okutan, her huıtbeyi radyoda yayınlatan, camilerde yapılan mukabelenin son sayfalarını cemaate Türkçe olarak izah ettiren, sesi güzel olan hafızları saraya davet edip ödüllendiren, onlara hediyeler dağıtan, sık sık dini sohbetlere katılan, Çanakkale savaşında mevzisinde Kur’an okuyan Mehmetçiği gördüğünde gözleri yaşararak “işte Mehmetçiğin bu ruh kuvveti ile kazanamayacağımız hiçbir zafer yoktur” diyen, dinimizin tavsiye ettiği tesettürü hem hayata hem de fazilete uygun gören, Cumhuriyeti kurmaya karar verdiği günü akşamı dergahı ziyaret eden, meclisi dualarla açan, masraflarını bizzat kendisi karşılayarak Diyanet İşleri Başkanlığınca Elmalı Hamdi Yazır’a dokuz ciltlik “hak dini Kur’an dili Türkçe tefsir” kitabını hazırlattırarak müftülükler aracılığı ile millete bedava dağıttıran, yine Sunni Müslümanlarca şeriat hukukunu Kur’andan sonraki kaynağı kabul edilen 12 ciltlik Sahih-i Buhari’nin kitabını halka ücretsiz dağıttıran, dini bayramları resmi tatiller içine dahil eden, camilerimizi ve din görevlilerini bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın maddi manevi koruması altına alan, Hz. Muhammed’den bahis ederken “Peygamberimiz”, “Peygamber Efendimiz”, veya “Cenabı Peygamberimiz” gibi nezaket ifadelerini kullanmakla dinimize bu denli ilgi ve saygıyı verdiğini görmezlikten gelip Atatürk’ü nasıl dinsizlikle itham edebiliriz?

Tekrar ifade edelim ki Atatürk dinsiz ve din düşmanı değildir. O sadece ve sadece yüce dinimizi cahil ve çıkarcı madrabazların elinden alıp ehline vermek istemiştir. Atatürk’ü tanımadan, onun şahsına saldırmak, Atatürk adının geçtiği her cümleyi dine karşı gelmek anlamında yorumlamak ve yaymak tek kelime ile insafsızlıktır hıyanettir. Eğer bugün minarelerimizde ezan sesleri duyuluyorsa, rahatça ibadetimizi yapabiliyorsak bunu evvel Allah sonra Atatürk ve onun silah arkadaşlarına borçluyuz.

Artık bu gerçeği bilelim ve el İnsaf edelim.