05 Ağustos 2015 09:32

AMİN! AMİN! AMİN!

Son zamanlarda ne büyüğe hürmet kaldı! Ne de küçüğe olan sevgi.

İnsanlık olarak ne yazık ki, maneviyattan hızla uzaklaşır gibi bir görüntü içindeyiz. Anne ve babaları hayatta iken unutanlar mı dersiniz? Allah’ın emir ve yasaklarının yanı sıra Hz. Peygamber efendimizin sünnetlerinden de ne yazık ki birçok insanın uzaklaştığına zaman zaman şahitlik etmekteyiz.

İçinde Allah korkusu, yüreğinde Hz. Peygamber muhabbeti, gözlerinde anne ve baba başta olmak üzere aile sevgisi olmayandan ne beklenir ki?

Bugün karşılaştığımız bereketsizlik, huzursuzluğun da temelin de böylesi maneviyattan uzak kalışımızın etkisi olamaz mı?

Bence bunlar en önemli ve birinci nedenlerdir.

Neyse, ben bugün naçizane sizlerle bir hadis-i şeriften anlatılan ve Hz. Peygamber efendimizin minbere çıkarken, Cebrail Aleyhisselam’ın duasına karşılık üç kez arka arkaya ‘AMİN’ dediği ve hepimizin bir kez daha iyi düşünüp ders almamız gerektiğine inandığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

***

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) hutbe veriyordu.

Müslümanlar çoğaldıkça, Peygamber Efendimizi (s.a.v) görmekte zorlanıyorlardı. Bunun için üç basamaklı bir minber yaptılar ve Peygamber Efendimiz (s.a.v) üç basamaklı minber’de Müslümanlara hitap ederdi.

Bir hadis-i şerifte anlatılır ki:

Merdivenden yukarı çıkarken birinci basamakta "amin!" dedi.

İkinci basamakta yine "amin!" dedi.

Üçüncü basamakta bir kere daha "amin!" dedi.

Hutbeden sonra, sahabe efendilerimiz “Bu sefer senden daha önce duymadığımız bir şeyi duyduk ya Resûllüllah! Eskiden böyle yapmıyordunuz. Şimdi minbere çıkarken üç defa “amin” dediniz. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular.

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:

"Cebrâil aleyhisselam geldi ilk basamakta ‘Anne-babasının ihtiyarlığında onların yanında olmuş ama anne-baba hakkını gözetmemiş, onlara iyi bakarak mağfireti yakalama gibi bir fırsatı değerlendirememiş kimseye yazıklar olsun, burnu yere sürtülsün onun!' dedi. Ben de 'amin!' dedim. Cebrâil, ikinci basamakta 'Yâ Rasûlallah, bir yerde adın anıldığı halde, Sana salât ü selâm getirmeyen de rahmetten uzak olsun, burnu yere sürtülsün!' dedi. Ben de ‘amin' dedim. Ve son basamakta Cebrâil, ‘Ramazana yetişmiş, Ramazanı idrak etmiş olduğu halde Allah'ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye de yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun o!' dedi. Ben de ‘amin' dedim.”

Evet, anne ve babasının kıymetini bilmeyenlere, Kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratılan Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimizin ismi zikredildiğinde ona salat-ü selam getirmeyenlere ve de Allahın rahmetini kazanma yolunda ele geçen fırsatları geri tepenlere ne demeli?

Cenab-ı Allah böyle olanlara, davrananlara akıl versin, fikir versin.



Her şeyin gönlünüze göre olması dileği ile..