30 Nisan 2015 09:33

Ülküdaşlık Hukuku



Cennet Mekan Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ, “Ülkücü Ülkücünün Öz Kardeşidir” diye boşuna söylememiştir. Ülkücüler arasındaki hukuk o kadar kuvvetlidir ki; ne askerlik arkadaşlığı, ne mahalle arkadaşlığı, ne okul arkadaşlığı, ne yurt arkadaşlığı, ne de iş arkadaşlığından dolayı böyle bir hukuk meydana gelmemiştir. Ülkücü bir haber sitesinden okuduğum ve noktasına virgülüne dahi dokunmadan aşağıda aktardığım olay dünya üzerinde eşine az rastlanacak bir olaydır.



“Yıl 1979, Bursa’da Taner Kalkancı ülküdaşımız pusuya düşürülür, Sekiz kurşun yarası alır. Hastaneye yetiştirilir. Ameliyata alınır. Ameliyat uzun sürer. Kan yetmez. Acil kana ihtiyaç vardır. İkinci, üçüncü ameliyat gerekmektedir. Gün geceye dönmüştür.



Çevre illerin Ülkü Ocaklarına telefon edilir…



İzmir Ocak Başkanı Mehmet Ali Metin, Bursa’dan Himmet Ağabeyin acil kan yetiştirin imdadına 17 ünite kan hazırlar. Elde bir Murat 124, başka araç yoktur. Bir ağabeylerinin Renault arabasını isterler. Araba geldiğinde çeyrek depo benzin vardır. Benzin karaborsa, her yerde bulunmuyor.



Yetmiş beş liraya dolan depoyu tam doldurabilmeleri için elli yedi liraya ihtiyaç vardır. Ocakta bulunan sekiz on arkadaş ceplerini boşaltır, otuz sekiz lira toplarlar. On dokuz liraya ihtiyaç kalır.



Tam bu sırada başkanın odasına Turan İBRİM girer. Eczacı olan Turan Ağabeyleri:



- Hayırdır çocuklar, bu ne telaş?



- Abi, Bursa’ya kan yetiştirmemiz lazım, arabayı bulduk, benzin parasını denkleştiremedik. On dokuz liraya ihtiyaç var.



- Hadi şanslısınız, bizim eczane bugün nöbetçi, arayalım bakalım kasada kaç lira var?



Gültepe’deki eczane aranır… Turan ağabeyleri Kalfaya sorar:



- Kasada kaç lira var?



- 27 lira abi.



- Hemen çırakla ocağa gönder.



- Peki abi… Para gelir. Turan ağabeyleri cebindeki 20 lirayı da ekler.



- Yolda lazım olur. Allah yolunuzu açık etsin, haydi yola koyulun bakalım…



Sabaha karşı saat 03.30’da Bursa’da hastaneye yetişirler. Hastanede toplanan kan 117 üniteyi bulur. Ama bu kanlar Taner’e nasip olmaz. 03.05’te ülküdaşları ruhunu teslim etmiş, ülkücü şehitler arasında yerini almıştır. Ramazan ile Yasin bitkin, yorgun ve üzgün, öğle namazında Ulu Camii’nden cenazesi kaldırılacak olan Taner ülküdaşlarına son görevlerini yapmak için izin almak üzere İzmir Ocak Başkanı Mehmet Ali Metin’i ararlar.



- Başkanım, yetiştik, evet yetiştik ama maalesef… Taner 03.05’te ruhunu teslim etmiş… Müsaade edersen cenazesini kaldırdıktan sonra yola çıkmak istiyoruz. Telefonun diğer ucunda Başkanları titrek bir sesle;



- Allah rahmet eylesin. Bursalı ülküdaşlarımız Taner şehidimizin cenazesine yeter. Siz buraya öğle namazına yetişin, Turan İBRİM Ağabeyi eczanesinde kurşunladılar. Şehit oldu, siz yola çıkın Turan ağabeyin cenazesine yetişin…”



Hiç tanımadıkları birinin kan lazım çağrısına karşı, birkaç saat içinde 117 ünite kan toplanmışsa, ceplerindeki son harçlıkları o kanları yerine ulaştırmak için harcamışlarsa, gecenin bir yarısı eski bir araç ile yola çıkmışlarsa ve dahası birbirleri için ölümü dahi göze almışlarsa bu ancak ülküdaşlıktan kaynaklanan bir kardeşlik hukuku ile izah edilebilir. Bunun başka da bir açıklaması yoktur.



İşte ülküdaşlar bugün Eczacı Turan İBRİM’in şehadetinin yıldönümüdür. Allah mekanını cennet-i ala eylesin… Turan ağabeyin şahadetinden beri geçen 36 yılda bizim ülkücülüğümüzde değişen bir şey olmadı. Dolayısıyla, ülküdaşlarımızla da aynı hukuk çerçevesinde kardeşliğimiz devam ediyor… Bu kardeşliği zedelemeye, kirletmeye, bozmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Önümüzdeki 40 günlük süreçte ülkücülerin kardeşliği daha da pekişecek, birbirlerine sımsıkı sarılarak kenetlenecekler ve emin adımlarla Başbuğun emanetini iktidara taşıyacaklardır.