10 Ocak 2015 11:50

TERÖR,DOĞMA VE FANATİZM...

2015 yılı Türkiye'de ve bütün dünyada terör hareketlerinin can yakan sonuçlarıyla başladı.Önümüzdeki zamanda ; giderek artan bir ivme ile bütün dünyanın terör belasıyla ciddi manada uğraşacağının sinyalleri alınmış oldu.Hastalığın teşhisi doğru konulamayınca tedavi de yapılamıyor.Bir haftadan beri yazılı ve görüntülü medyada onlarca yazar çizer insanı konunun sebepleri ve çözüm önerileriyle ilgili saatlerce ve sayfalarca laf ediyorlar.Bana göre işin özünü yakalayamadıkları için ayağı yere basan bir çözüm ve çıkış yolu bulmak mümkün görünmüyor.Bu tür yazılardan biri Sn.Mehmet Ağardı tarafından T24 internet sitesinde yayınlandı.Yazının bana göre en can alıcı noktası ve dünyanın terör belasına çözüm bulamamasının asıl sebebi bu paragrafta yazılı.Paragraf şöyle:

...'Dün Fransa’da katledilen çizerlerin asıl yaptıkları her türden fanatizm ve dogma ile boğuşuyor olmalarıydı. O nedenle de fanatiklerin saldırısına uğradılar. IŞİD ya da El Kaide, Almanya’daki ya da Avusturya’daki ırkçı fanatikler aynı duygulardan besleniyorlar.'...

Aslında bu cümleler bile çok açık bir doğma ve fanatizm barındırıyor.Önce doğma ve fanatizm kelimelerinin anlamları üzerinde anlaşmak gerek! Bunun da mümkün olabileceğini sanmıyorum.Çünkü doğma ve fanatizm son derece izafi kavramlardır.

Kişiye , kültüre ve coğrafyaya göre değişir.Böyle bir şeyin ön kabulleri olamaz.Çünkü özünde, karşınızdakinin kutsalına saygıyı becerememek var.Bir buçuk milyar insanın canı pahasına sevdiği bir peygamberi, karikatür konusu yapacak kadar hafife alırsanız; bu durum işte böylesine bir sonucu doğurur.Siz kendinizi aydın,hoşgörülü ve doğmaları olmayan birisi kabul edebilirsiniz.Herkes kutsalı konusunda sizin kadar hoşgörülü olmak zorunda değildir.Lakin herkes birbirine, özellikle diğerinin kutsalına saygılı olmak zorundadır.Türkiye'ye gelen hanım turistlere camileri ziyaretinde baş örtüsü ve uzun fistan veriliyor.Ben de gezilerimde yolum bir kiliseye veya sinagoga düşerse (varsa)elimdeki sigarayı atıyor ,mümkün olduğu kadar saygılı olmaya özen gösteriyorum.Böyle bir tutum en azından insan olmanın bir gereğidir.Bir yazar,bir çizer; aylardan beri yazıp çizdikleri nedeniyle bundan rahatsızlık duyanlarca ciddi manada uyarılıyor ,buna rağmen yoluna devam ediyorsa; kusura bakmayın böyle bir sonucu biraz da kendisi davet etmiş olmaz mı? Daire komşunuz sizi, gürültünüz ve/veya başka rahatsızlık veren bir davranışınız nedeniyle ısrarla uyarıyor; buna rağmen siz o apartmanda tek yaşayan sizmişsiniz gibi istediğiniz gibi davranıyor-
sanız;karşılaşacağınız hiç bir sonuç sizce sürpriz sayılmamalı.Bunu dünya ölçeğine genişletebilirsiniz .Çünkü herkes sizin gibi kutsalı ve doğması olmayan bir yaratılışta olamaz. Kutsalı ve doğması olmamak bir kişisel özellik ve tercih şekli olabilir.Asıl doğma ve hoşgörüsüzlük ise bu farklı düşünce ve kabiliyetlerinin olabileceğini kabul edememek ve sadece kendisi ve düşünceleri bu dünyada yaşıyormuş gibi davranmak değil midir.Sakın bu satırlarımdan yaşanılanları normal bulduğumu önemsiz saydığımı sanmayın.İnandığım kitap 'Bir insanı haksız yere öldüren, bütün insanları öldürmüş gibidir' diyor...Söylemek istediğim Müslümanlardan beklenen saygı ve hoşgörünün yarısının, gayri Müslimlerin de göstermek zorunda olduğunun bilinmesi ve söylenmesi gerektiğidir.Meselenin böylesine basit bir bakış açısı da olmalı değil mi? Günlerdir ,yüzlerce yazar çizer konunun akla gelip gelmedik bir sürü boyutunu konuşup yazarken meselenin böylesine basit bir yönü olabileceğini de hatırlatmak isterim. Globalleşen dünyada inançlar ve yaşam şekillerinin bu denli iç içe girdiği günlük pratiğimizde; Avrupalının kendi doğma ve yaşam şeklini tek doğru kabul edip ne olursa olsun uygulamaya çalışmasının ,artık çokta kolay olmadığını görmek gerekmiyor mu? Karşındakine ve inançlarına saygı esası üzerinden; yaşamı yeniden kurgulamak ve kendinizden olmayanların efendisi gibi davranmak ukalalığının bırakılması gerektiğini düşünüyorum.