"Sözüm Sizedir Sn.GÜVENÇ!"

22 Nisan 2014 01:00

Araştırmacı-Yazar Üstad Yaşar DURU yazdı...İşte o köşe yazısı.. 

SÖZÜM SİZEDİR SAYIN GÜVENÇ!


Günlerden bir gün yolunuz Urfa’ya düşer ve bir maniniz yoksa; misafirimiz olmalısınız mutlaka. Eşiniz hanımefendi ve çocuklarınızla fakirhanemizi onurlandırmalı, Şiirin ve Türkünün Başkenti Şanlıurfa’yı, köşe-bucak bizimle gezmeli ve tanımalısınız bütün yönleriyle.

Bize ulaşamamak gibi bir durum asla söz konusu değil. Çünkü; biz, yaklaşık 2 milyonluk büyük bir aileyiz. Biz Urfalıyız, biz Urfayız; Hz. İbrahim’in mirasçılarıyız. Evlerimiz, sofralarımız ve gönüllerimiz “Tanrı Misafiri” diyerek kapımızı çalan herkese açıktır sonuna ve sonsuza kadar.

Şehrimize ayak bastığınız her hangi bir gün, her hangi bir saatte ve her hangi birimizle karşılaştığınızda veya her hangi birimizin kapısını çaldığınızda; emin olun ki herbirimiz size ev sahipliği yapar, canınızı canımız, sağlığınızı sağlığımız, namusunuzu namusumuz, iffetinizi iffetimiz ve sizleri kendimiz bilerek sahipleniriz.

Misafir gibi değil, bu büyük ailenin eşit haklara sahip fertlerinden biri olduğunuzu kabullenmeli ve buna göre davranmalısınız. Her arzunuzu, isteğinizi ve sebeb-i ziyaretinizi bize çekinmeden söyleyebilmelisiniz.

Urfa’yı tanımak mıdır muradınız?

Postmodern çağın masal şehrini şöyle bir gezip görmek ya da vatani görevini şehrimizde yapan ogulcuğunuzu veya Harran Üniversitesi’nde okuyan hanım kızınızı görüp hasret gidermek midir dileğiniz?

Mıkım Tahir’in, Kel Hamza’nın, Bekçi Bakır’ın, Cemil Cankat’ın, Tenekeci Mahmut’un, Kazancı Bedih’in, yıllar önce aramızdan göçüp giden türkünün, gazelin ve hoyratın büyük ustalarının, pirlerinin seslerini duymak mı istiyorsunuz?

Yusuf Nabi’nin, Hacı Abdi Efendi’nin, Mırıne Hoca’nın, Kani Baba’nın, Furuği’nin, Fehim’in, Külhani Ali Dede’nin, Ömer Nüzeht’in, Kuddusi’nin, Şeyh Saffet’in, Sakıb’ın, Şevket’in, Hikmet’in ve Urfalı olmasa da musiki meclislerinde gazelleri en çok söylenen iki şair ünvanını ellerinde tutan Yaşar Nezihe Bükülmez’in ve Fuzuli’nin mırsalarını anlamak mıdır maksadınız?

Hüseyin Peyda yahut Yılmaz Güney hemşehrilerimizin Urfa ve Yeşilçam serüvenlerini öğrenmek, sinema tarihimizdeki farklarını farkedip farkettirmek midir meramınız?

İnsanlık tarihinin sıfır noktasından başlayarak köklerinizi aramak mıdır aklınızdan geçen?

Sebeb-i ziyaretiniz her ne olursa olsun; “Peygamber Kokan Şehri”mizi gecesiyle-gündüzüyle, kutsal mekanları ve insanlıkla yaşıt tarihi; 12 bin yıllık Göbekli Tepesi, Şuayb Şehri, Soğmatar’ı, Harran’ı, Hen El Bağrur’u; Nevale Çori, Viranşehir, Siverek, Halfeti, Birecik’i ve diğer kadim yerleşim merkezleri ile tanıtmadan veda etmemelisiniz!..

Gündüzleri tarihi ve kutsal mekanları gezmeli ve çarşı-pazar dolaşmalı; zaman zaman günü ve anı yaşamalı zaman zaman yıllar yıllar öncesine dönmelisiniz!.

Geceleri belki bir türkünün, hoyratın ve gazelin keyfiyle kendimizden geçmelisiniz. Belki de şehrin geçmişine dair bir söylencenin büyülü havasına kaptırıp rumumuzu Nemrut’a başkaldıran İbrahim’le birlikte putları devirmeli; bir topal karınca olup su taşımalısınız; Nemrut’un yaktırdığı cehennemi ateşi söndürmeye.

Bir sabah namazında Dergah’ta saf tutmalısınız; Allah’ın huzurunda el bağlamalı, boyun bükmeli, baş eğmeli, secdeye kapanmalısınız huşu içinde. Hz. İbrahim’in doğduğu mağarada diz çöküp dualı sudan içmelisiniz kana kana.

Kadıri ulularından Dede Osman Avni’nin kabri başında fatihalar, salavatlar, selamlar göndemelisiniz hazretin ve geçmişlerinizin ruhlarına.. Dualar etmelisiniz; kabul olunacağına gönülden inanarak.

Sonra Kale’ye çıkmalısınız bir kaç solukta.

İbrahim Peygamberin ateşe atıldığı mancınıkların arasından seyretmeliyiz ‹brahim’in şehrini; Eyyup Peygamber misali sabırla. Hz. Eyyub’u ziyaret için çıktığı yolculuğu bu topraklarda sonlandıran Elyaseh Peygamber’in soluduğu havayı doldururmalısınız ciğerlerinize. Şuayb Peygamber’in yaşadığı TekTek Dağları’na çevirip bakışlarınızı; Lut Peygamber’in amcası İbrahim’in peşi sıra Harran’a gidişini izlemelisiniz gözden kayboluşlarına kadar.

Derken; 9-10 yaşlarında küçücük bir çocuk gelmeli yanınıza; esmer, kara gözlü-kara kaşlı, biraz sıska, biraz kavruk ve sesi hemen her Urfalı gibi yanık mı yanık! İster Türkçe, ister Kürtçe veya bir başka dünya dilinde anlatmalı bize, İbrahim Peygamber’in putları birer birer devirişini. Nemrut’un kızı Züleyha’nın aşkının haberini bir de çocuktan almalısınız. Kalenin eteklerinde bir yerden İbrahimi makamında bir gazelin nağmelerini duyabilmelisiniz. İçinden gelirse şayet; esmer, kara gözlü-kara kaşlı, biraz sıska ve biraz kavruk çocuk; bir hoyratla karşılık

veremeli, Uşşak makamından.

Şaşırmamalısınız, nasıl olur diye sormamalasınız; burası Şanlıurfa, burası şiirin ve türkünün şehridir, unutmamalısınız!.

Çocuk anlatırken; katırlarla dağlardan taşınan odunları.. yakılan ateşin gökyüzüne yükselen alevlerini ve minicik ağzına sığdırdığı bir damla su ile ateşi söndürmeye giden topal karıncanın kıssasını; biz kıssadan hisse çıkararak safınızı belirlemelisiniz.

Hz. İbrahim’in ateşe atılırken yaptığı "Bana Allah'ım yetişir. O ne iyi vekildir, yardımcıdır" mealindeki duayı okumalı ve az önce nefes nefese çıktığınız merdivenlerden "Hasbiyallah ve ni-mel vekil" diye diye inmelisiniz huzur içinde.

Ebedi kudretin tek sahibinden gelen "Ey ateş! İbrâhim'e karşı serin ve selâmette ol!" emriyle oluşan göllere geçmelisiniz doğruca. Anzılha Parkı’nda ulu bir çınarların gölgesinde yudumlamalısınız sabah çaylarınızı. Çocuklarınız kutsal olarak bilinen balıklara yem atmalı Halilürrahman’da. Eşiniz hanımefendi Ak Balık’a uğrayıp dilek tutmalı.

Sonra... Size biraz tuhaf gelebilir ama, “biz de adet böyledir”; sağlığınız engel değilse, ciğer kebabıyla yapmalısınız kahvaltımızı. Yanında açık ekmek, közlenmiş acı isot, nar gibi domates ve buz gibi soğuk ayran olmalı mutlaka.

Dilerseniz; en yakın pastahanede kaymaklı-fıstıklı katmer ve süt de ikram edebiliriz. Farklı tadıyla şehrimize özgü bir başka lezzeti de deneyebilirsiniz. Ramazanların vaz geçilmez çöreği şekerli veya sade külünçeyle de bastırabilirsiniz açlığınızı. Poğaça da alabilirsiniz; börek de, çörek de. Veya domates, salatalık, peynir, zeytin dürümü de yapabilirsiniz sımsıcak ekmekle.

Fazla oyalanmamalısınız; gezip görülecek o kadar çok mekan var ki yolunuzun üzerinde.

Arasa, Sultan ve Velibeg Hamamları.. Hüseyniye Çarçıları, Kafafhana.. Mevlevihane...Mençek, Haci Kamil ve Gümrük Hanları... Kazaz ve Sipahi Bedestenleri.. Kuyumcu, Nacar, Kazancı, Demirci, Saraç,İsotçu, Koyuncu, Kasap, Attar, Kürkçü, Kokacı ve Eskici Pazarlarını dolaşabilmelisiniz. Urfa’nın 12 bin yıllık bir tarihden günümüze kalan eserleri ve kalıntıları gezip görmeye bir değil, birkaç gün dahi yetmeyeceğini bilmeli ve zaman tüneline girip geçmişe dönmelisiniz.

Bilmem anlatabildim mi Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız?

Sözüm Size idi Sayın Cemalettin Güvenç; bilmem anladınız mı?